İçeriğe geç

José Saramago Körlük ve Görmek bağlantılı mı ?

Bir Sosyoloğun Kaleminden: José Saramago Körlük ve Görmek Bağlantılı mı?

Toplumları anlamak, bireylerin yalnızca ne yaptıklarına değil, neyi göremediklerine de bakmayı gerektirir. Sosyolojik araştırmalar bize gösterir ki, her toplumsal yapı kendi körlüklerini üretir; bazı gerçekler göz önünde olsa bile fark edilmez. José Saramago’nun eserleri tam da bu farkındalık üzerine inşa edilmiştir. “Körlük” ve “Görmek” romanları, yalnızca birer edebi anlatı değil; modern toplumun vicdanına tutulmuş iki büyük aynadır.

Körlük: Toplumsal Çözülmenin Anatomisi

Saramago’nun “Körlük” romanı, ansızın gelen bir salgınla tüm toplumun kör olmasını anlatır. Ancak burada bahsedilen körlük, fizikselden çok ahlakidir. İnsanlar gözlerini değil, vicdanlarını kaybetmiştir. Normlar çökmüş, kurumlar işlemez hale gelmiştir. Toplumsal düzen, kriz karşısında nasıl kırılgan olabileceğini tüm çıplaklığıyla gösterir.

Bu hikâye, sosyolojik bir açıdan incelendiğinde, modern toplumun yüzeydeki uyumunun altında yatan derin eşitsizlikleri açığa çıkarır. Körlük bir salgın değil, bir toplumsal refleks gibidir. Kriz anlarında insanlar dayanışmayı değil, rekabeti; empatiyi değil, korkuyu seçerler.

Toplumsal Normlar ve Körlük

Normlar, toplumun görünmez yapıştırıcısıdır. Ancak bazen bu normlar, bireylerin farkındalığını da bastırır. “Normal” olanın sınırları o kadar keskin çizilir ki, bireyler farklı düşünmeyi neredeyse tehlikeli bulur. Saramago’nun körleri, bu normatif körlüğün simgesidir.

Bu durumda sosyolojik soru şudur: Gözleri açık ama bilinci kapalı bir toplum, gerçekten “görüyor” olabilir mi?

Görmek: Körlüğün Politik Devamı

Saramago’nun “Körlük” romanından yıllar sonra yazdığı “Görmek”, doğrudan bir devam niteliğindedir. Ancak bu sefer toplum kör değildir; gözleri açıktır ama görmek istemez. Bir seçim günü, vatandaşların büyük kısmı boş oy kullanır. Bu, demokratik bir protesto gibi görünse de, devlet bunu bir tehdit olarak algılar.

Burada Saramago’nun yaptığı şey, bireysel körlüğü toplumsal ve politik körlükle birleştirmektir. Körlük artık fiziksel bir salgın değil, bir ideolojik duruştur. İnsanlar gerçeği bilmektedir ama onu görmezden gelirler. Tıpkı günümüz toplumlarının bilgi çağında yaşayıp da cehaleti tercih etmesi gibi.

Cinsiyet Rolleri: Kadınlar ve Erkekler Arasındaki Görme Farkı

Saramago’nun iki romanında da kadın karakterler, özellikle de “gören kadın”, merkezi bir role sahiptir. O, yalnızca gözleriyle değil, kalbiyle de gören kişidir. Bu, sosyolojik açıdan ilişkisel bir farkındalık biçimidir.

Erkek karakterler ise genellikle sistemin sürdürücüleri, düzenin temsilcileridir. Onların “yapısal işlevlere” yönelişi, toplumun erkekten beklediği rolün bir yansımasıdır: üretmek, korumak, düzeni sağlamak. Kadınlar ise ilişkisel bağları korur; duygusal dayanışmayı ve insanî bağı sürdürür.

Bu ayrım, romanların alt metninde güçlü bir biçimde hissedilir. Körlük romanında kadın, toplumun çöküşü karşısında insanlığın son umududur. Görmek’te ise kadın, toplumsal bilincin simgesine dönüşür. Bu durum, sosyolojik olarak kadınların “duygusal emek” üzerinden toplumsal dönüşümde nasıl kritik bir rol oynadığını hatırlatır.

Kültürel Pratikler ve Görmenin Siyaseti

Kültürel pratikler, bireylerin neyi “görmesi gerektiğini” belirler. Medya, eğitim, din ve gelenekler; toplumun kolektif bakış açısını şekillendirir. Saramago’nun “Görmek” romanında hükümetin boş oyları bir tehdit olarak görmesi, bu kültürel körlüğün en keskin örneğidir.

İnsanlar “yanlış” bir şeyi gördüğünde onu bastırmak, yok saymak ya da susturmak toplumsal bir refleks haline gelir. Böylece görmenin kendisi politikleşir. Bu, tıpkı günümüzde sosyal medyada yankı odaları içinde yaşanan “seçici görme” haline benzer. İnsanlar, yalnızca kendi doğrularını doğrulayan bilgileri görmek isterler.

“Körlük” ve “Görmek” Arasındaki Bağ: Bireyselden Toplumsala

Bu iki roman arasındaki bağ, yalnızca tematik değil; toplumsal bir sürekliliğe işaret eder. Körlük, bireysel ve ahlaki bir çöküşün romanıdır; Görmek ise bu çöküşün politik sonuçlarını anlatır. Birinde insanlar gözlerini kaybeder, diğerinde vicdanlarını.

Saramago, bireylerin içsel körlüğünün toplumsal yapılara nasıl sirayet ettiğini gösterir. Körlük bir başlangıçtır; Görmek ise yüzleşme. Birinde insanlar karanlığa alışır, diğerinde ışığa dayanamaz hale gelir.

Sonuç: Körlükten Görmeye, Toplumsal Farkındalığa

José Saramago’nun “Körlük” ve “Görmek” romanları birbirine derinlemesine bağlıdır. İlki bireysel ve ahlaki körlüğü anlatırken, ikincisi bu körlüğün politik izdüşümünü gözler önüne serer. Sosyolojik açıdan bu iki roman, modern toplumun bilinçsizlikten farkındalığa giden sancılı yolculuğunun hikâyesidir.

Görmek, sadece fiziksel bir eylem değil; etik, politik ve duygusal bir sorumluluktur. Saramago’nun dünyasında olduğu gibi, bizim dünyamızda da gerçek körlük gözleri kapalı olmak değil; başkalarının acılarını, eşitsizlikleri ve adaletsizlikleri görmezden gelmektir.

Okuyucuya son bir soru:

Senin toplumunda kimler kör, kimler gerçekten görüyor?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
prop money