İçeriğe geç

İstanbul’da kaç tane kadın sığınma evi var ?

İstanbul’da Kaç Kadın Sığınma Evi Var? Sosyolojik Bir Analiz

Bir Araştırmacının Gözünden Toplumsal Yapılar ve Güvenlik Mekanizmaları

Toplumsal yapıları incelerken sıklıkla göz ardı edilen, ama toplumsal cinsiyet ve güvensizlik konularında hayati önem taşıyan bir gerçek var: “korunacak alanlar”. İstanbul gibi büyük ve yoğun nüfuslu bir metropolde, kadına yönelik şiddet, istismar ve risk altında olan kadınların barınabileceği sığınma evlerinin sayısı, o toplumun güvenlik ağı ve sosyal dayanışma kapasitesini yansıtır. Bu yazıda, İstanbul’daki kadın sığınma evlerinin sayısını, bu yapının toplumsal cinsiyet rollerine, normlara ve ilişkisel bağlara nasıl dokunduğunu sosyolojik bir perspektifle tartışacağım. Çünkü bu konu, sadece bir “istatistik” meselesi değil; toplumsal adalet, normlar ve birey‑toplum ilişkisinin bir aynasıdır.

Resmî Rakamlar: İstanbul’da Kaç Kadın Sığınma Evi Var?

Mevcut bilgilere göre, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile yerel yönetimlere bağlı olarak İstanbul’da 19 kadın sığınma evi bulunduğu sıkça ifade edilmektedir. ([SES Eşitlik, Adalet, Kadın Platformu][1]) Bu sayıya, büyükşehir belediyesine bağlı olan İBB Kadın Dayanışma Evi de dahil edilmektedir. ([Medyascope][2])

Ancak bu rakamlar, aslında sığınma ihtiyacı olan kadın sayısının çok altında kalıyor. Ülke genelinde ise toplam 149 kadın konukevi olduğu bildirilmekte. ([TRT Haber][3]) Bu veriler, İstanbul özelinde sığınma imkânlarının, şiddete uğrayan kadın sayısı ve potansiyel talep göz önünde bulundurulduğunda yetersiz olduğunu gösteriyor.

Cinsiyet Rolleri, Toplumsal Normlar ve Sığınma İhtiyacı

Toplumun erkek‑kadın rollerini, sorumluluklarını ve güvenlik algılarını belirleyen geleneksel normlar, ne yazık ki sıklıkla kadınları risk altında bırakıyor. Erkeklerden beklenen “koruyucu, sağlayıcı, güçlü” rolleri; kadınlardan beklenen ise daha çok “ilişkisel, bağımlı, özel alana yönelik” roller olabiliyor. Bu normlar, kadına yönelik şiddeti, baskıyı ve sindirmeyi görünmez kılabiliyor.

İşte bu yüzden, kadın sığınma evleri sadece bir barınma mekânı değil; aynı zamanda toplumsal normların, cinsiyet rollerinin ve güç ilişkilerinin yeniden sorgulandığı alanlar haline geliyor. İstanbul’da 19 sığınma evi olması, var olan bu yapısal normların bir nebze de olsa tersine dönmesi için bir araç — ancak bu sayı, şiddete uğrayan kadın sayısı ve ihtiyaç göz önüne alındığında sembolik kalıyor.

Toplumda erkeklerin yapısal görevler (ekonomi, koruma, karar alma) ile yükümlü sayılması ve kadınların ise ilişkisel bağlar, bakım, ev içi rollerle özdeşleştirilmesi; şiddeti görünmez hâle getiriyor. Kadın sığınma evleri bu görünmezliği kırma, kadını tanıma, duymaya ve korumaya alma girişimleri — ama mevcut sayılar bu ihtiyacı tam karşılayamıyor.

Toplumsal Güvenlik Mekanizmelerinde Boşluk: Neden Yetersiz?

– İstanbul gibi milyonların yaşadığı büyük bir şehirde yalnızca 19 kadın sığınma evi olması, talep ile arz arasındaki uçurumu gözler önüne seriyor.
– Toplumsal normlar ve cinsiyet rollerinin güçlendirdiği baskı, şiddet ya da taciz vakalarının görünür hâle gelmesini zorlaştırıyor; bu da sığınma ihtiyacını artırıyor.
– Resmî veriler 19 olduğu söylense de, sığınma evlerine erişim karmaşık, koşullar bilinmez ve yerler gizli olabildiğinden; gerçek ihtiyaç ile erişilen hizmet arasında ciddi bir fark oluşabiliyor.

Son yıllarda şiddet vakalarında yaşanan artış ve sığınma kapasitesinin yetersizliği, toplumsal refah, bireysel güvenlik ve topluluk sağlığı açısından ciddi bir eksikliği temsil ediyor. ([birgun.net][4])

Toplumsal Bağların Yeniden İnşası: Sığınma Evlerinin Rolü

Kadın sığınma evleri, yalnızca şiddet mağdurlarına fiziksel barınma sağlamaz. Aynı zamanda psikolojik destek, hukuki danışmanlık, mesleki yönlendirme, sosyal dayanışma imkânları ve yeni bir yaşam kurma şansı sunar. Örneğin İBB Kadın Dayanışma Evi’nde kalan kadınlar, “yeni bir başlangıç” için meslek eğitimi, çocuk eğitimi ve psikososyal destek alabiliyorlar. ([Medyascope][2])

Bu durum, bireysel travmanın ötesine geçip toplumsal yeniden yapılanma, güçlenme ve kolektif dayanışma potansiyeli yaratıyor. Cinsiyet eşitliği perspektifinden bakıldığında, bu evler toplumsal bağların yeniden kurulması, kadınların toplumsal hayatta görünür kılınması, normların sorgulanması için kritik önemde.

Ancak asıl soru şu: Neden bu yapı ihtiyacı, mevcut sığınma evleriyle tam karşılanamıyor? Çünkü toplumsal cinsiyet normları, ekonomik eşitsizlik, şiddet eğilimleri ve kurumsal eksiklikler bir arada; bu da sığınma ihtiyacının artmasına rağmen, destek yapısının yetersiz kalmasına neden oluyor.

Okuyucuya Sorular: Siz Ne Düşünüyorsunuz?

– İstanbul’da 19 sığınma evinin yeterli olduğuna inanıyor musunuz? Bu sayının ideal olduğunu söyleyebilir miyiz?
– Toplumsal normlar ve cinsiyet rollerini göz önüne aldığımızda, kadın sığınma evleri sadece bir çözüm mü — yoksa yapısal bir dönüşüm için bir araç mı?
– Sizce, bu evlerin sayısı ve kapasitesi artırılmalı mı? Eğer artırılmalıysa, hangi stratejiler izlenmeli?
– Komşularınızda, tanıdıklarınızda bu konular konuşuluyor mu? Toplumsal sorumluluklar ve dayanışma bağları yeterince güçlü mü?

İstanbul’da kadın sığınma evlerinin sayısı — resmî olarak 19 — toplumsal cinsiyet eşitsizliği, normlar ve güç ilişkileri bağlamında sadece bir başlangıç. Bu yapı, şiddet ve toplumsal güvensizlik karşısında bir sığınak; aynı zamanda toplumsal dayanışmanın, kadınların görünürlüğünün ve toplumsal normların yeniden düşünülmesinin bir göstergesi. Ancak bu sayı, ihtiyacı asla tam karşılamıyor. Okuyucu olarak siz de bu mesele üzerine düşünün: Bu sayılarla toplumsal adalet ve güvenlik sağlanabilir mi?

[1]: “İBB Kadın Dayanışma Evi’nde Kalan Kadınlar Anlatıyor”

[2]: “İBB Kadın Dayanışma Evi’nde kalan kadınlar anlatıyor: “Bu benim için …”

[3]: “Türkiye’de kadınların sığınacağı 149 konukevi var”

[4]: “No place to find shelter – birgun.net”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
ilbet girişvdcasino güncel girişilbet giriş adresiwww.betexper.xyz/